EŞKIYA YOSMALARI-
Zeybekler için “namus” ve “namus düşmanlarını cezalandırmak” dikkat edilmesi gereken hususlardandı. Bu kavramlar “zeybek” ve “çalıkakıcı” ayrımını sağlayan en temel unsurlardan birisiydi.
Özellikle kendi mıntıkalarında gelinlik çağdaki kızların ve evli kadınların namusuna göz dikildiği ya da ırzlarına tasallut edildiği zaman bunu şiddetle cezalandırırlardı.
Nitekim Çakırcalı Mehmet Efe’nin Yörük kızlarına tecavüze kalkışan Arnavut çete üyelerini diri diri yaktığı bilinmektedir.
Söz konusu kalkışmayı kendi çetelerine mensup bir kızan yaptığında ise - göğsünden vurulacak kadar şerefi hak etmediği mesajını vermek için - sırtından vurarak öldürürlerdi.
Ancak kimi eşkıya reislerinin genel kaidenin aksine içkiye ve kadına düşkün olduğu, hatta zaman zaman “yosma” adı verilen kadınlar eşliğinde oturak âlemleri yaptıkları da görülmüştür.
1870’li yılların sonlarında Ödemiş yöresinde eşkıyalık faaliyetlerinde bulunan ve yöre halkı tarafından pek de sevilmeyen Koca Cerid, önce Çakırcalı Ahmet çetesinde yer almış, ardından da kendi adamlarını toplayıp dağlarda muavin olarak dolaşmaya başlamıştı.
Dağda olduğu zamanlarda başından geçen bir olayı, çetenin yatağı Ödemişli Hacı Gümüş, Halil Dural’a şu cümlelerle aktarmıştı:
“Koca Cerit çok zampara bir adamdı çetesinde daim kadın taşırdı ve onu yanından hiç de ayırmazdı, günlerden bir gün çetede sekiz zeybek yanlarında bir de kadın olmak üzere dokuz kişi çekilip bizim eve geldiler. Ne denir, tabii ben bunları karşıladım hemen bir oğlak kesip yemeği hazırlattım, misafirler oda içerisinde oturup konuşuyorlardı.
Yemeği hazırlandığını ev sahibi, çocukla haber göndermişti.
Ben de sofra takımını aldım geldim.
Zeybekler sekiz kişiydiler değil mi?
Ben de ne bileyim sininin üstüne sekiz tane tahta kaşık koydum ekmeği de parçaladım.
Çorba tasının kapağını kaldırdım “buyurun arkadaşlar” dedim.
Zeybekler, sofranın etrafına dizildiler, her şey hazırdı.
Efe Koca Cerit sevgilisi yosmaya da bir göz işaretiyle sofrada oturmasını emredince, o kahpe de hiç nazlanmadan gelip oturmasın mı?
Şimdi efe kaşıkları eline aldı birer birer kızanların önlerine koydu, Osman çetedeki kızanların en genciydi. Efe, onun kaşığını sevgilisi Ümmühan’ın önüne koyunca, Osman tehevvürle (öfkeyle) yerinden fırladı.
Duvara dayalı duran kara martinini kapıp şöyle haykırması bir oldu:
-Ülen sen beni bir kahpe karıdan da aşağı tutacak kadar oldun mu?
,dedi.
Tüfeğin mekanizmasını açtı, kurşunu sürünce sofranın havası hemen değişiverdi.
Osman, çileden çıkmış, “bırakın len” diye direniyor, arkadaşları ise durmadan Osman’a şöyle yalvarıyorlardı:
- Aman Osman ne ediyorsun kendine gel, dur bakalım!
Efe Koca Cerit oturduğu yerden kalkamamıştı. Osman’ın çok öfkelendiğini anlamış ve yaptığına yapacağına pişman da olmuştu.
Bir kere ok yaydan fırlamıştı, zoraki bir sırıtma yaparak Osman’a şöyle demişti:
-Osman şaka yaptım bakalım ne yapacaksın diye hiç ben seni bir kahpeden aşağı tutar mıyım, bu benim aklımdan bile geçmedi!
Osman, bu sözü bir tarziye (özür) olarak kabullenmiş, gerçi biraz tavsamışsa da (sakinleşmek) bunu kendine bir hakaret saydı ve yemekten sonra Koca Cerit çetesinden ayrılmıştı”
Ali Özçelik yazısıdır