YÖRÜKLER VE YER KEBABI ANISI

YÖRÜKLERLE YER KEBABI ANISI

Muhtar bir arkadaşım vardı.
Köy sandığına bir kaç keçi bağışlaması karşılığı,Nazilli tarafından gelen yörükler köy meralarında hayvan otlatmak için iki yıllığına çadır kurmuşlardı.
Muhtarla sonradan dost olmuşlar,muhtar onların akü ile çalışan siyah beyaz radyolu televizyonlarını tamir ettirmiş, geri götürmesi gerekiyordu.
Köy kahvesinde otururken bana "hadi verip gelelim şu emaneti" dedi.
Tamam dedim .
Soya çekim midir nedir, dağ,kamp,yörük ve doğal yaşama her zaman ilgim büyük olmuştur.
Çadıra vardığımızda aile reisi bizi çok iyi karşıladı
iki oğlu hayvan otlatmaya gitmişti, çadırda küçük oğlu gelinleri ve eşiyle birlikteydi
Bize kalmamız yemek ziyafeti için çok ısrar ettiler.
Ben gizliden muhtara,"bunlar burada aile ben sıkılır utanırım bir bahane bul gidelim" dedim.
Muhtar "evde hanımların haberi yok bizi merak ederler biz gidelim" deyince hanımlarınızı da alın gelin dedi aile reisi.
Muhtarla birbirimizin yüzüne baktık
Olur mu olur, neden olmasın.
Zaten hepsinin sıcak güler yüzü içimizi ısıtmıştı.
Hemen eve döndük, hanımlarımıza söyledik kabul ettiler sevindiler.
Elimiz boş gitmeyelim dedi hanım, muhtarın hanımı örme ayak çorabına benzer patik, oyalı yazma denilen baş örtülerinden bir şeyler, muhtar da buz ve rakı koydu.
Biz zaten muhtarın misafiri olduğumuz için böyle şeyler koyma şansımız olmadığından geçerken köy bakkalına uğrayıp çay,şeker,kolonya türünden erzak, Rakı içmeyen olursa kola meyva suyu gibi bir şeyler aldık. 
Vardığımızda hanımlar gelinler sanki birbirlerini yıllardır tanıyorlarmış gibi sarmaş dolaş oldular.
Hediyeleri verdiklerinde oyalı yazmalara sevindiler, Bizim bakkal malzemelerini görünce gelinlerin ev sahibi kadının farkedilir derecede "ne gereği vardı" der gibi suratları bozuldu.Fakat bir şey demediler.
Ben galiba büyük bir görgüsüzlük yaptık diye utandım.
Biz hanımlarımızı alıp gelesiye bunlar hayvanı kesmişler yüzmek için bir ağaca asıyorladı.
9-10 yaşlarındaki oğlu toprağa 70 cm çapında 80 cm derinliğinde bir çukur kazmıştı.
çukurun içinde meşe ve maki örtüsü denilen pıynar ve harım odunları yanıyordu yarıya kadar kor olmuş hala üzerine odun koyuyorlardı.
Ben bu yaşta bir tavuk bile kesemezken 9 yaşındaki çocuğun kasaplığını görünce hayretler içinde kaldım.
Parmak kadar çakı bıçağı ile oğlak'ın derisini hiç parçalamadan bütün tulum çıkarmış ciğer ve sakatatlarını ayırdıktan sonra hayvanın kemiklerini hiç kırmadan ek yerlerinden el kadar büyüklükte parçalara bölmüştü.
Parçaladığı etleri ve deriyi yıkadıktan sonra sarımsak kekik gibi baharatlar ilave ederek tulum derinin içine tekrar geri koydu. boyun bacaklarında olan açık yerleri telle boğup iyice kapattı.
içinde ateş yanan çukur ağzına kadar közle dolmuştu.
Çocuk dibinde 20 santim köz kalıncaya kadar közleri dışarıya çıkardı.
içi et dolu tulum deriyi bütün bir şekilde çukura yerleştirdi. tulumun kenarlarına ve üzerine daha önce dışarıya çıkardığı közleri yerleştirdi.
Bu burda bir süre kalacak dedi bu arada gelin bize çadırın ortasında yaktıkları ateşte demlenmiş ada çayı ve sonrasında kahve ikram etmişti,
Aynı ateşin üzerine bir de sac koyduk yer kebabının olmasına saatler vardı,Ciğer ve sakatlardan ön aperitif rakının yanında sac kavurması pişiyordu.
Hep birlikte rakılarımızdan yudumlarken kıl çadırın direğinde asılı olan bağlama gözüme çarptı.
Artık bundan sonrasını yazmıyorum yazabilme imkanı yok sonrasında ne kebabın tadı yazılabilir ne oradaki güzellik,dostluk,sohbet tarif edilmez.
Sadece yaşanır
Bundan sonrası artık sizin,okuyanın kendi yüreğiniz, kendi güzelliğiniz ve kendi hayal gücünüze bağlı.
insan
Not:O dönemde cep telefonları pek yaygın değildi ve bunları resimleyemediğime hala yanarım.
uygun resim aradım ama bulamadım idare edin. :)

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

buttons=(Accept !) days=(20)

Our website uses cookies to enhance your experience. Learn More
Accept !